Değerli okuyucularım, Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun. Atatürkümüzün “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR” sözünde ibret alınacak çok derin anlamlar var. Atatürk burada ÜMMET yerine MİLLET kelimesini kullanıyor. Kendisi böyle bir bayramı dünyada ilk defa çocuklara armağan eden çok büyük bir liderdir.
İşte Sn. CAVİT ÇAĞLAR, Atatürk’ün sözünde yer verdiği o MİLLETİN BİR ÇOCUĞU olarak ilk 30 yıllık yaşamında VATANSIZ KALDIĞI Türkiye Cumhuriyeti’nde SANAYİCİ, MİLLETVEKİLİ ve BAKAN oldu. Halihazırda yüz binlerce vatandaşımız onun şirketlerinden ekmek yiyor. Arap ülkelerinin birçoğu ÜMMET BİLİNCİYLE yaşadıkları için oralarda CAVİT ÇAĞLAR GİBİ BİR ÖRNEK YOKTUR.
SN.CAVİT ÇAĞLAR’IN SİYASİ HAYATI
Hayatının büyük kısmında etkin siyaset yapan Sn. Şükrü Şenkaya, Demokrat Parti’nin misyonunu yürüten Demokrat Doğru Yol ve Adalet Partisi’nden Bursa’da particilik yaparken Sn. Çağları etkilemiş ve Sn. Çağlar, 1965’li yıllarda burada siyaset yapmaya başlamıştır.
Sn. Cavit Çağlar 1968 yılında Aksoylar Şirketi’yle tekstil fabrikasının temelini atmış ve tekstil imparatorluğuna giden yolu döşemeye başlamıştır. Burada Şükrü Şenkaya’nın Sn. Çağlar’la ilgili bir sözüne yer verelim: “Ben el freni, Cavit’se hız arabası sürücüsüydü. Hızına yetişmek mümkün değildi.’’ Bu dönemde, en büyük rakibi olan Rahmetli Özdemir Sabancı’yla kavgalarını da kitapta hayretle okuduğumu belirtmeden geçmek istemiyorum.
Sn. Cavit Cağlar, 1968 yılında Bursa’da dev bir tekstil fabrikası kurdu. 1980 yıllarda çok sevdiği BURSA’nın futbol takımı Bursaspor’un başkanlığından ayrılırken takıma o gününün parasıyla 221 milyon TL bağışladı. Aydınspor’un yöneticileri neler yapıyorlar, takdir sizin. Bağışlanan rakam 221 Milyon TL, hem de 1980’de. Maalesef Aydınspor, şehrini bu denli seven bir belediye başkanı ve iş adamlarına sahip olmadığı için kapandı. Bravo Sn. Cavit Çağlar'a.
1980 yılında ihtilal oluyor. Sn. Çağlar, Adalet Partisi Bursa İl Yönetimi’nde yer alması nedeniyle ihtilal hükümetinin 2 Haziran 1983 yılında Demirel ve Ecevit ile arkadaşlarını 30 Eylül 1983’e kadar sürgünde tuttuğu ZİNCİRBOZAN’da hapis hayatı yaşıyor. İŞTE BU DÖNEMDE SN. ÇAĞLAR’IN MİLLETVEKİLLİĞİNE, DEVLET HİZMETİNE GEÇİŞ SÜRECİ BAŞLIYOR. Çok değer verdiği Bursa eski Valisi Sn. İhsan Sabri Çağlayangil de bu geçişte etkili oluyor.
Sn. Cavit Çağlar 2 Haziran1983’ten 30 Eylül 1983’e kadar burada sürgünde tutulan herkese Bursa’dan özel yemekler getirtiyor. Çünkü onların zehirlenmelerinden korkuyor. Rahmetli Süleyman Demirel ile arasındaki BABA-OĞUL ilişkisi de böyle doğuyor. Sn. Cavit Çağlar bu dostluk için “ONUNLA DOSTLUĞUM MANEVİ DÜNYADA DA DEVAM EDECEK” diyor. Aynı tutumunu hala sürdürüyor.
Bu stres dolu süreç nedeniyle 1984 yılında 39 yaşındayken KOLON KANSERİ OLUYOR. Amerika’da operasyon geçiriyor. Kendisi bu dönemle ilgili her zaman şunu söyler: “Beni sağlığıma kavuşturan BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HOCALARINA minnettarım.” İşte bu, Bursalı bir iş adamının şehrindeki üniversiteye sahip çıkması adına müthiş bir vefa ve aidiyettir. On binlerce çalışanın da aynı duyguyu taşıdığını biliyorum. O Bursalının manevi babası, ağabeyi, her şeyi. Fabrikasına girdiğinde işçileri onu ayakta alkışlar. TMSF’ye 1,3 milyar dolar ödemişti. Ama en önemlisi işçilerinin SSK ve kıdem tazminatları için 350 milyon doları da ödemekten çekinmemişti. Ve bu durum için “onlar benim CANLARIM. ONLARIN hakkını nasıl hiç ederim” demiş ve eğip bükmeden işçisini düşünmüştü. Keşke bütün işverenler aynı hassasiyeti taşısa.
Siyasete dönelim. 13 Kasım 1950’de 5 yaşındayken Meriç’i geçip Edirne’ye ulaşan göçmen çocuğu MUACIR ve HAYMATLOS ( Vatansız Olmak) Cavit Çağlar, 1959’da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oluyor ve 1987 yılında Doğruyol’dan milletvekili seçiliyor. Bir yıl sonra Turgut Özal’dan gelen davete “BEN SATILIK DEĞİLİM” diye mukabele ediyor. 1989’da Turgut Özal Cumhurbaşkanı oluyor. Kenan Evren’in Başbakanı Turgut Özal, Anavatan Partisi’ne gitmeyen Cavit Çağlar'ı batırmak için her şeyi yapıyor. O dönemde kamu bankalarından aldığı banka kredileri üzerinden Anavatan Partisi’nin Ekonomiden Sorumlu Bakanı Güneş Taner emriyle batırma operasyonu başlıyor.
17 Nisan 1993’te Aydın’da Adanan Menderes Üniversitesi’nin açılışında Sn. Süleyman Demirel’le birlikteyken Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın öldüğünü öğrendik. Ardından Doğruyol Partisi Lideri Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı oldu.
OYUN BAŞLIYOR
Dogruyol Partisi’nde Süleyman Demirel’in doğal halefi SN. CAVİT ÇAĞLAR iken genel başkanlık için Rahmetli İsmet Sezgin, Köksal Toptan, Bedrettin Dalan ile Tansu Çiller sahneye çıkıyor. Bu dönemeçte Demirel’in “Ben ARKAMA BAKMAYACAĞIM, SİZİ SERBEST BIRAKIYORUM” demesi Doğru Yol’u belirsizliğe sürükledi. O dönemde Demirel, kendisine vefalı, en güçlü Bakanı ve evladı gördüğü Cavit Çağlar’ı yanına almadı ve Tansu Çiller gibi beceriksiz bir kadının seçilmesine sebep oldu. Cavit Ağabey beni affetsin, ben bunu Demirel’in vefasızlığı olarak görüyorum. Bu adım ayrıca bugün Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidara gelmesine de yol açtı.
Kendisiyle yaptığım görüşmede Cavit Çağlar Ağabeyim, “İç İşleri eski Bakanı Rahmetli İsmet Sezgin Ağabeyimi Sn. Köksal Toptan’la bakanlıkta ziyaret ettim. “Ağabey sen adaylıktan çekil, ben Doğru Yol Partisi’ne başkan olayım” dedim. Ama kendisi, “CAVİT OK YAYDAN ÇIKTI, BEN ADAYIM” DEDİ. İŞTE BU SÖZ ÜZERİNE ADAYLIKTAN BEN ÇEKİLDİM. Kendisi de seçilemedi. O günlerde Alpaslan Türkeş’in Demirel’le birlikte lehimde konuşması, “Cavit Bey siz aday olun, gerekirse 10 bin ülkücüyle kongreye sizin için gelirim.” demesi hala unutamadığım bir olaydır.” demişti.
YILLAR SONRA RAHMETLİ İSMET SEZGİN’İN AHMET GÖZEN’E VASİYETİ
Değerli okuyucularım, Sn. Cavit Çağlar’ın, vefası, insanlığı, dostluğu ve kadirşinaslığıyla benim gönlümdeki yeri ayrıdır.
· Cavit Ağabey adam satmaz, vefalıdır. Parası pulu bir yana, ADAMDIR, ADAM. O bize Atatürk’ün Cumhuriyetinden, Adnan Menderes’ten, Süleyman Demirel’den, İsmet Sezgin’den, Alpaslan Türkeş’ten son yadigârdır.
· Kendisini hapishanelere atanlara, malına mülküne çökmek isteyenlere lanet olsun.
· Sayın Tayyip Erdoğan da Cavit Ağabeye vefa göstermiştir.
· Keşke, Türkiye böyle yüzlerce insan yetiştirebilse. Hatıralarını yazdığı kitabı alın ve mutlaka okuyun.
İsmet Sezgin Ağabey vefatından yaklaşık bir yıl önce Cavit Çağlar’ın Beşiktaş Barbaros Bulvarı’ndaki otelinde hasta bir şekilde kalıyordu. Cavit Ağabey bir odayı aylarca İsmet Ağabey’e tahsis etmişti. Rahatsızdı ve geleni gideni yoktu. Bana hep dertlenirdi. Oteli evi gibi kullanıyordu. Ben de aşağı yukarı her gün kendisini ziyaret ederdim.
İsmet Abi bir gün, “Ahmet şuraya otur, bir vasiyetim var. Söylediklerimi ben öldükten sonra Cavit’e anlatırsın” dedi. “BEN CAVİT’E HAKSIZLIK YAPTIM. O DOĞRU YOL PARTİSİ’NE GENEL BAŞKAN OLMALIYDI, BEN ENGELLEDİM. HAKKINI HELAL ETSİN” dedi. Bu vasiyeti bahsi geçen kitabın 560. sayfasında okuyabilirsiniz. İnsan hasta yatağında kendisiyle yüzleşiyor işte, o zaman başlıyor kendisiyle hesaplaşmaya. Rahmetli İsmet Sezgin Abim de bu halet-i ruhiye içinde bu vasiyeti benimle paylaştı. Ben de Cavit Ağabey’e anlatarak görevimi yaptım.
KEŞKE Doğru Yol’un başına Cavit Çağlar geçseydi. TÜRKİYE SİYASETİ tamamen değişmiş olurdu.
Değerli okuyucularım, Sn. Cavit Çağlar vatanını çok seven, vatanı dara düştüğünde koşan bir adamdır.
Rahmetli İsmet Sezgin’in vasiyeti (Syf 560)
“CAVİT ÇAĞLAR KUMBARASINDA DOST BİRİKTİRMİŞTİR.” Bunlardan biri de RUSYA DEVLET BAŞKANI VİLAMİDİR PUTİN’dir. Türkiye, Davutoğlu Başbakanken yanlış politikaları yüzünden Rus uçağını düşürmüş, iki ülke harple burun buruna gelmiş ve Türkiye’den Rusya’ya sebze ve tekstil başta olmak üzere ihracat bıçak gibi kesilmişti.
Ukrayna ve Rusya arasında yapılan tahıl koridoru anlaşması, S400 meselesi tamamen Sn. Çağlar’ın yürüttüğü arka kapı diplomasisinin ürünüdür. Rusya tarafından verilen en büyük nişan Cavit Çağlar’ın göğsüne bizzat Putin tarafından takıldı. Sn. Cumhurbaşkanımızın, Rusya’yla ilgili her konuda, “CAVİT AĞABEY, SENİN ŞU ARKADAŞIN PUTİN’E SÖYLE” diye çıkışlarda bulunması bilinen bir mevzudur. Daha detaylı bilgileri kitapta bulabilirsiniz.
Sn. Cavit Çağlar, Türkiye’de TEKSTİL ve SİYASETE son yıllarda damga vurmuş bir insandır. Benim de AĞABEYİM ve KADİM DOSTUMDUR. Bize yadigâr kalan bu insanı size bir nebze anlatabilmişsem ne mutlu bana.
