Ne tesadüftür ki, Aydın Şehir Kulübü’nün bulunduğu Gençlik Caddesi’nin eski adı- Hasanefendi Mahallesi eski Muhtarı Ertuğrul Özdemir’in dediğine göre -Cevdet Kerim caddesiydi.
İş insanlarının temsilcileri Aydın Ticaret, Sanayi ve Ticaret Borsası başkanlarının ortak organizelerinde gerçekleşen iftar hakkında olumlu olumsuz değerlendirmeler oldu.
Fakat bir konu var ki, üzerinde durulmadı: Niye basına kapalıydı? Bu konuda merak uyandıran ve halka ne konuşulduğunu bilme hakkı doğuransa yapılan paylaşım oldu.
”Aydın için 7 Mart 2025 akşamı AYTO binasında iftardan sahura kadar ki,zaman dilimi içersinde sadece Aydın’ı konuşacağız. ”BİRLİK” toplantısını üç Oda/Borsa Başkanı’nın ev sahipliğinde organize ediyoruz.”
Davetliler İlin Valisi, katılmaktan vazgeçen BŞB Başkanı ve vekiller olunca bu paylaşımla özel yemek olmaktan çıkan iftar gündemi merak edilen kamusal bir davete dönüştü.
Ve basına konuşulanları öğrenme ve bilme hakkı doğdu. Basına kapalı olacaktı, neden bu beklentiye yol açmayacak “iftar” demekle yetinilmedi?
Hem basından niye korkuluyor ki, olmadı akreditasyon uygulanır. Bu da yapılmayınca insanların aklı karışıyor ve merakını gidermek için, yorumlara kulak vermek zorunda kalıyorlar.
Yoksa iftarın amacını aşan düzenleyenlerin ve milletvekillerinin milletin gündemi dışında, bilmemeleri gereken, saklı bir gündemi mi var da masada o mu tartışılacak veya milletten habersiz gelecekle ilgili Aydın siyaseti ve iş çevresi ortaklaşa bir oyun mu tezgahlıyor?
Bunlar değil de kafalarında tilkiler gezdiren birileri kurduğu seçimlere yönelik oyuna milletvekilleri aracılığıyla partilerden destek mi arayışı içinde?
BŞB Başkanı Özlem Çerçioğlu önceden kendi hakkında kurgulanmış düşmanımın düşmanı dostumdur mantığının bir ürünü, olduğu şüphesiyle mi iftara katılmadı ve bundan sonra da katılmayacağını söyledi?
Bir diğer merak edilense kamuoyu ile paylaşılacak “ortak toplantı sonuç bildirisinin” kamuoyu ile paylaşılmamış olması ve yerine. ev sahibinin ertesi gün basında özel açıklamalarının yer almasıdır ki, o da toplantı siyasi figür yaratmak için kişiye özeldir diyenleri haklı çıkarmıştır
Zira günümüzde sosyal medyanın da etkisiyle insanları kandırmak daha da kolay çünkü siyaset geleneğimizde yalanın, sonuç almada her yolun mubah olmasının yeri vardır,
Konuyu açayım:
İmparatorluk döneminde devlet düzeni 1- İlmiye, medrese uleması, 2-Seyfiye askeri erkan ve 3- Kalemiye, bürokrattan oluşuyordu. Son sırada yönetimde temsilcisi bile bulunmayan reaya yani halk yer alıyordu.
Cumhuriyete geçişle birlikte son sıradaki reaya sistem gereği birinci sıraya yükseldi. Ve o dönemde halkla eş anlamlı kullanılan köylü Atatürk’ün deyimiyle “milletin efendisi” oldu. Ancak onların ne yeterli sermayeleri, ne de siyasi örgütleri vardı.
Olmadığı için de o günün elitleri olan toprak ağası eşraf, bol sermayeli tacir, bürokrat ve bunların içinden çıkan politikacı kabullenmiş gibi göründü ama işin aslına bakılırsa hazmedemedi.
Bunu örtmek için kendilerini sureti haktan gösteren elitler politikada Goobbels’in Büyük Yalan Teorisini, Makyavel’in gayeye erişmede her şey serbesttir tezini, Amr İbni As’ın Harp Hiledir, sözünü siyasete de uyarlayarak hile ve kurnazlığı gelenek haline getirmekle yetinmediler meşrulaştırdılar da...
Bu konuda 1940’lı yıllarda CHP’den Sinop milletvekilliği yapan Cevdet Kerim İncedayı Aydın’da sarf ettiği bir sözüyle Siyasi Tarih’e geçmiştir.
1949 yılında Aydın’ı ziyaretinde Cevdet Kerim İnceday’ı Doğu Anadolu seçmenini kasıtla Halkevi’nde yapılan toplantıda “Bizi Hasolar, Memolar mı yönetecek” der.
Bu hazımsızlığın bir sonucudur ki, kasabanın ileri gelen elitleri konumundaki eşrafı, taciri ve daire müdürleri kendilerini halktan(avam) soyutlamak için Şehir Kulüplerini açmışlardır.
Tıpkı 2014’deki Ticaret Borsası Salonunda Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin katıldığı ve basına kapalı AYTO’nun bu iftarı da Şehir Kulüpleri müdavimi elitlerin avam kabul ettikleri halkı dışlayan toplantıların bir benzerini andırıyor....
Bu mekânların bir versiyonu lokallerin müdavimleri arasında yalnız kasabanın ekonomisine hükmeden eşraf ve tacir yoktur siyasetini dizayn eden iktidar/ muhalefet partilerinin ilçe başkanları da vardır.
Kim hangi partiden belediye başkan adayı, kim meclis üyesi olacak, açılacak liseler konusunda tarımda amele eksikliği çekilmemesi için bu çatı altında toplanan akiller kendilerini etkili ve yetkili görürlerdi.
Bir anlamda memurlar da dâhil kasabanın 1960’lı yıllara kadar kaderini bu kulübün müdavimleri belirlerdi.
Ancak rejimin katılımcı demokrasiye evirilmesiyle, üniversite bitirenlerin artmasıyla zayıflasa da fiili varlığı ve etkisi bu topraklarda son bulmuş değil zihniyet varlığını sürdürüyor.
Daha yenilerde 1985 yılında Karpuzlu ilçesine lise açılması konusunda kendilerini tıpkı Şehir Kulübü’nde olduğu gibi kasabanın akil insanı gören sözüm ona elitlerce nasıl engellenmeye çalışıldığının canlı tanığıyım.
Çünkü lise açılırsa onların kontroldeki kasabada hâkimiyetleri biter ayrıca onlara tarlalarında işçilik yapacak amele, hayvanlarını güdecek çoban, evlerini temizleyecek hizmetli kalmazdı.
Günümüzde de her ne kadar Şehir Kulüpleri fiziken devam etmeseler de aynı mantık devam ediyor, isteniyor ki, Aydın ucuz iş gücü cenneti olmaya, çiftçi, üretici karın tokluğuna çalışmaya, işsiz iş umuduyla siyasetçi peşinde koşmaya devam etsin de muhterislere konfor alanları açılsın.
Dün de bu gün de avam olarak nitelenen sade vatandaştan elitlerin “Şark kurnazlığı” metotlarını devreye sokarak istediği budur. Demek ki, Coğrafya kaderdir, böyle bir şey....
Ne tesadüftür ki, Aydın Şehir Kulübü’nün bulunduğu Gençlik Caddesi’nin eski adı- Hasanefendi Mahallesi eski Muhtarı Ertuğrul Özdemir’in dediğine göre -Cevdet Kerim caddesiydi.