Sonuçta iddiaların hukuki olmaktan çok siyasi olduğuna kanaat getirirse günü gelir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ali Sepici ve Raşit Kalkan olaylarında yaptığı gibi millet sandıkta öyle ya da böyle İmamoğlu’na hakkını fazlasıyla teslim eder.
Tarih, aksiyonu ve karşılığında oluşacak reaksiyonu içinde barındırmasıyla mevki ve makamı ne olursa olsun herkesin ihtiyaç duyduğunda ya da başı dara düştüğünde başvurabileceği bir laboratuvardır.
Kısaca tarih, özellikle yönetim sorumluluğu taşıyan herkesin iyi okuması gereken bir ihtisas alanıdır.Yoksa kaotik ortamlar çözümlemesini bilmeyen sade vatandaşın aklını karıştırır,umutsuzluğa yol açar.
O nedenle hayatında “altı kez giden, yedi kez gelen siyasetçi” unvanının sahibi 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, kaotik durumlara karşı vatandaşlara verdiği öğütte :”Siz Ankara’ya bakmayın, kendi işinize kaydınıza bakın.” derdi.
Çünkü su akar yolunu bulur. Ancak millet vicdanının kabul etmediği bir olayda uzun süre suyun tersine akıtıldığına yakın tarihte şahit olunmamıştır. Millet, haklının hakkını sandıkta teslim etmiştir.
“O MAHKÛMİYET, RECEP TAYYİP ERDOĞAN’I CUMHURBAŞKANLIĞINA TAŞIDI.”
Diyorduk ya millet vicdanının onaylamadığı bir karar sürgit devam etmez, gün gelir sandıkta millet gereğini yapar. Nasıl ki Ali Sepici’yi “Milli İrade Geliyor” nidalarıyla Adana halkı omuzlarda belediyeye taşıdıysa 1994 seçimlerinde İstanbul Belediye Başkanı seçilen ve okuduğu bir şiir nedeniyle mahkûm edilen Tayyip Erdoğan’ı da günü geldi aynı irade sandıkta Cumhurbaşkanlığına kadar taşıdı.
Hatırlanacağı üzere o Aralık 1997 Siirt’te seçildiği, Refah Partisi’nin düzenlediği bir açık hava toplantısında Ziya Gökalp’in 1912’deTürk askerlerine yazdığı “Asker Duası’dan” bir dörtlük okumuştu.
O şiirle “ sınıf, ırk,din,mezhep ve bölge farklılığı gözeterek halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” gerekçesiyle açılan dava sonucu 10 ay hapisle cezalandırmıştı.
Sonuçta Recep Tayyip Erdoğan cezaevine girince belediye başkanlığı sona ermiş, siyasi yasaklı konumuna düşmüştü.Buna rağmen seçmen genel başkanı olduğu AK Parti’yi 2002’de tek başına iktidara getirmişti.
O tarihten bu yana da AK Parti iktidarda, Recep Tayyip Erdoğan da üç dönemdir siyasetin zirvesinde Cumhurbaşkanı...
BELEDİYEYE OMUZLARDA TAŞINAN BİR BAŞKAN: ALİ SEPİCİ
1959’da Adana Belediye Başkanı olan Ali Sepici, 27 Mayıs 1960 İhtilalında tekme tokat görevden uzaklaştırılır.
Fakat 1963 belediye seçimlerinde Adalet Partisi’nden aday olur ve halkın iradesiyle yüzde 58 gibi yüksek bir oy oranıyla tekrar belediye başkanı seçilir.
Yeni görevine gitmek üzere evden çıktığında yolu üzerinde sağlı sollu toplanan halk “Millî İrade Geliyor!” nidalarıyla tezahürata başlar.
Ali Sepici’nin ardında yol boyu kalabalık daha da artar ve ‘”Millî irade geliyor!” sesleri etrafı çınlatır.
Ali Sepici, belediyeye ulaştığında itiraz etse de kalabalıktan bir grup onu omuzlarına alır ve makam odasına öyle girer, bu ilgi onu duygulandırır ve ağlatır.
Sonraları olayı hatırlatanlara Ali Sepici “ O gün omuzlardaki ben değildim, millî iradeydi.” diyecektir. (Yavuz Donat, Sabah 26 Şubat 2014)
ADANALININ 1963’TE ALİ SEPİCİ’YE OLAN AHDE VEFASINI VATANDAŞ, 1989’DA ÇİNE’DE RAŞİT KALKAN’A GÖSTERMİŞTİ.
Nasıl ki Ali Sepici 1960 İhtilali’nde görevden alındıysa Raşit Kalkan’ın da Çine’de 12 Eylül 1980 İhtilali’nde görevine son verilmişti. O, siyasi yasaklı olduğu için 1984’te yapılan belediye seçimlerine katılamamıştı.
Ta ki,1987 yılında yasaklar kalkana kadar... Raşit Kalkan’a belediye başkanlığına adaylık hakkı 1989 yerel seçimlerinde doğdu.
Doğru Yol Partisi adayı olarak girdiği seçimde iki dişli rakibi vardı: Sosyal Demokrat Halkçı Parti’den Hasan Yörük,Anavatan Partisi’nden Hakkı Karababa.....
Hasan Yörük harita mühendisi, düzgün, halkla barışık, sevilen, sayılan, Çine’nin kendi çocuğu bir gençti.
Hakkı Karababa desen ona hakeza... Çine Sanayisi’nde ve çevresinde itibar sahibi, güvenilir, dürüst bir esnaftı.
Bu üçlü arasında centilmenlik içinde, kıran kırana bir seçim olacağından kimsenin bir şüphesi yoktu. Öyle de oldu. Kimse kimseyi kırmadan, üzmeden olgunluk içinde geçen bir seçim yaşandı.
Ama ne var ki yaşı ilerlemiş de olsa Çinelinin ahde vefa duygusu ağır bastı ve 11 Eylül 1980’de elinden alınan itibarını Raşit Kalkan’a iade etti.
Bu iade-i itibara da Çineliler saygı duymuştu.
GELDİK ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ, EKREM İMAMOĞLU’NU NASIL BİR SİYASİ GELECEĞİN BEKLEDİĞİNE
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu önce İstanbul Üniversitesi’nin İşletme Fakültesinden aldığı diplomasının iptal edilmesiyle Cumhurbaşkanlığına adaylık hakkını kaybetti.
Ancak kararın kesinleşmesi için önünde uzun bir hukuki süreci var ki bu, siyasi hayatına devam etmede ya da sonlanmasında bu işin birinci boyutudur.
İkinci olarak da hakkında iddia edilen yolsuzluk suçundan tutuklandı. Şimdi merakla beklenen ilki idari yönden diploma, diğeri adli açıdan yargı kararlarının milletin vicdanında nasıl karşılık bulacağıdır.
Bu da işin ikinci boyutudur ki bu iddiaların millet vicdanında nasıl yankılanacağını zaman gösterecektir.
Eğer iddialar temellendirilir, millet gerçekliğine inanırsa Ekrem İmamoğlu’nun siyasi hayatı biter. Bu konunun gerek İmamoğlu karşıtı gerek İmamoğlu sempatizanı sosyal medya takipçileri ve yazarçizerler arasında bir mücadeleye dönüşeceği kesin gibi gözüküyor.
Sonuçta iddiaların hukuki olmaktan çok siyasi olduğuna kanaat getirirse günü gelir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ali Sepici ve Raşit Kalkan olaylarında yaptığı gibi millet sandıkta öyle ya da böyle İmamoğlu’na hakkını fazlasıyla teslim eder.
Bunu biraz da İmamoğlu’nun partisi CHP’nin ilerleyen süreçte izleyeceği politika belirleyecektir.