Son tahlilde soru şu: İkili yapımın ama doğrudan ama yandan aktörleri tek başlarına kaldıklarında nedeni oldukları konularda kendilerini vicdanen sorguluyor, utanıyorlar mı, acaba?

39 yıldır sağ partilerin yönettiği merkez belediyesini, ilçe ve beldelerin çoğunu2009 yılı yerel seçimlerinde CHP adayları kazanınca Aydın’da ikili bir siyasi yapı meydana geldi.

Genel iktidar AK Parti, yerel iktidar CHP...

O seçimlerden itibaren Aydın siyasetinde böyle bir oyun kuruldu. Bu olgunun kendiliğinden oluştuğu varsayılsa bile tarafların verdikleri görüntü aralarında anlaştıkları yöndedir.

Anlaştıklarının diğer bir belirtisi de seçim atmosferleri dışında ne AK Parti’nin ne de CHP’nin siyaset ürettikleri, el ele, kol kola birbirini incitmeden yollarına devam ettikleri gerçeğidir..

2014’de ilki yapılan Aydın Büyükşehir Belediye seçimlerini de CHP’nin kazanmasıyla bu olgu daha da güçlendi ve AK Parti yerelde bir seçim başarısı elde etme gayreti içinde olmadı ve ne Cumhurbaşkanlığında ne de milletvekilliğinde birinci parti olabildi.

Dolayısıyla Aydın örnek Adliye Sarayı’nın yapılamaması, Şehir Hastanesi’nin bu kadar süre gecikmesine asıl neden rekabet yerine işi oluruna bırakan anlayıştır denebilir.

İktidarın engellediği düşünülmese bile bazı milletvekillerinin rakibin motivasyonunu bozmak, ilgili kurum yetkililerinin göze girmek için büyükşehir belediyesinin yapmak istediği bazı işlere izin vermemesi de eklenebilir.

Örnek büyükşehir belediyesi 2014 seçimlerinde Didim-Buharkent arası karayolunda trafik sorununu çözecek 21 daldı-battı sözü vermişti.

Fakat ilerleyen süreçte Karayolları Bölge Müdürlüğü “ biz yapacağız” diyerek izin vermedi. Büyükşehir Belediyesi de belgeleriyle bu bilgiyi Aydın kamuoyuyla paylaştı.

Fakat sonrasında Büyükşehir Belediyesi daldı-battı yapımını gündemine bir daha almadığı gibi bir de üzerinden “ yapacaktım iktidar tarafından engellendim” diyerek siyaset üretti.

Doğrudur, siyasette bu tür engellemeler her zaman olabilir. Çünkü siyasette asıl olan rekabettir. Fakat söz konusu milletin yararı ise “su altı diyalogu” denen bir gerçek de vardır.

Söz konusu daldı-battı olduğundan proje sahibi -büyükşehir belediyesi konuyu bölge milletvekilleriyle, bakanlık yetkilileriyle ya da kurumlarla konuşarak da çözebilirdi.

O takdirde ya yardımını aldığı yetkiliyi kamuoyuyla paylaşarak hakkını verilir ya da aralarındaki anlaşma gizli kalması yönünde ise ona uyulur..

Kaldı ki, Özlem Çerçioğlu’nun “su altı diyalog metodunu” kullandığını 2019 seçimleri öncesi Aydın’a gelişini konu edince, eski Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank özetle “biz daha yakın zamanda Özlem Çerçioğlu’nun bir sorununu çözdük,” diyerek açıklamıştı.

Diğer taraftan Aydın’a geldiğinde konuşmak istediğinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın randevu vermemezlik etmediğini kısa süreli de olsa kamuoyu yaptığı görüşmelerden biliyor.

Konunun burada Aydın halkını ilgilendiren yanı “su altı diyalogunu” kendi özel işleri için kullanan büyükşehir belediye başkanı Özlem Çerçioğlu’nun Aydın halkının yararı söz konusu olduğunda niye kullanmadığı hususudur.

Aynı soru Aydın’ın yüzkarası olan Kuşadası-Buharkent arası Karayolu’nda 50’in üzerinde trafik ışığının varlığının Özlem Çerçioğlu dışındaki diğer aktörü karayolları bölge müdürlüğü ve yapımında sessiz kalan AK Parti milletvekilleri için de geçerlidir.

İzin istediğinde vermeyen Karayollarını “yapacaktın, niye yapmadın,” diyerek sorgulamayan iktidar milletvekilleri ve diğer aktörleri de sorumlulukta ortaktırlar.

Bu tür ikili yapının olduğu yerlerde kurulan oyunlarda Valiler de pek rol üstlenmek istemezler. Çünkü kurduğu oyuna siyasetçi de Vali’nin karışması taraftarı değildir.

İlin Valisi, genel iktidar ve yerel iktidar olmak üzere üçlü bir yapının olduğu yerlerde, aralarında “su altı diyalogu” yoksa orada  “ortak akılın” varlığından da söz edilemez.

Ortak akıl olmayan gecenin sabahından hayır ummak ise beyhude hayal kurmaktır.

İkili bir siyasi yapıda daha vahim olansa devlet memurlarının kendilerini devletin değil iktidarın memuru olarak görmelerinin sonucu mahalle baskısından çekindikleri için muhalefete ait yerel yöneticilerle ilişkiden korkmalarıdır.

Bir kentte yerel yönetimlerle kamu kurumları arasında iletişim ve işbirliğinde bir sorun varsa en büyük zararı kamu kurumları görür. Çünkü belediyeler milletin olduğu kadar kamu kurumlarının da hacet kapısıdır.

Aydın bu iletişimsizlik ve işbirliği eksikliğinin bedelini nasıl pahalıya ödediğine dair iki örnek:

BİR:2011 seçimleri öncesinde Gençlik ve Spor Bakanlığı Aydın Merkez’de yarı olimpik yüzme havuzu yapma kararı almıştı.

Zamanın Gençlik ve Spor İl Müdürü olayı Aydın Belediyesiyle diyalogla çözmek yerine siyasi polemik konusu yapınca havuz yapılamadı ve Nazilli’ye kaydırılmak zorunda kalındı.

Hâlbuki diyalog yolu seçilseydi farz edelim Aydın Belediyesi engel çıkardı, havuzun Aydın’ın belde belediyeleri, Tepecik ya da Çeştepe’de kalmasında devrin belediye başkanları arsa başta her türlü kolaylığı sağlamada yarışırlardı.

O gün diyalogla olayı çözememenin bedelini uzun süre Adnan Menderes Stadı’na kurulan portatif havuzda yüzme öğrenmek için çabalayan minikler ödemek zorunda kaldılar.

Gençlik ve Spor İl müdürlüğü aynı müdür döneminde bu kez 2014 seçimleri öncesi Atatürk Kapalı Spor Salonu bitişiğindeki Tenis Kortunun üzerini kapattı bu sefer de inşaatı Efeler Belediyesi tarafından mühürlendi ve olay mahkemelik olunca dört yıl sonra çözülebildi.

İKİ: Adnan Menderes Üniversitesi özerk bir kurumdur ve rektörünün her kesimle iyi ilişkiler içinde olması hem kurumun hem de Aydın halkının yararınadır. Zira en azından komşu komşunun külüne muhtaçtır.

Ancak rektörlerin de mahalle baskısıyla üniversiteyi siyaset kurumunun bir parçası gibi görmeleri siyasallaştırmanın da ötesinde kurumun üniversal kimliğine zarar vermektedir.

Rektörlük büyükşehirle iletişim noksanlığını karşılıklı diyalogla çözmek yerine yol yapımını siyasal polemik konusu yapması olayı çözmedi, daha çetrefil hale getirdi.

Son tahlilde soru şu: İkili yapımın ama doğrudan ama yandan aktörleri tek başlarına kaldıklarında nedeni oldukları konularda kendilerini vicdanen sorguluyor, utanıyorlar mı, acaba?