İktidarın açıkladığı tasarruf tedbirleri vatandaşı rahatlatabilecek mi?

Üç yılda 100 milyar lira tasarruf edebilmek için alınan tedbirlere baktığımızda "Dağ fare doğurdu" sözünü hatırlayanlardanım. Nisan ayında 2.7 milyar dolar bütçe açığı olan bir ekonomide üç yılda 100 milyar lira tasarruf etmek trajedi olsa gerek.

Bir dönem kamuda lüks araç alımları için "Bütçede çerez parası" diyen Maliye Bakanı Şimşek, tasarruf tedbirlerine kamuda yeni lüks ithal araç alımları ve kiralanmasına sınırlama getirildiğini açıklayarak başladı. Kamuoyu, Diyanet İşleri Başkanının kiraladığı lüks arabası ile gündeme gelmesinin ardından böyle bir tasarruf tedbirinin açıklanmasını hoşgörüyle karşılamadığına şahit olduk.

Kamuoyu, otoyollar, köprüler, havalimanları, şehir hastaneleri için verilen garantiler ile döviz garantili mevduat hesaplarına ödenen paralar ve mültecilerin sağlık, ilaç giderlerinin hazineye getirdiği yükün üç yılda yapılacak tasarrufla elde edilecek 100 milyar liradan kat kat fazla olduğunu bildiği için bu tasarruf tedbirlerinin bir algıdan ibaret olduğunu biliyor.

Gerçek enflasyon rakamları ile TÜİK enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığını; pazar, market ve kasap fiyatlarının emeklinin ve asgari ücretli çalışanların TÜİK enflasyonunu baz alarak verilen maaş artışlarının mutfağın ateşini söndüremeyeceğini konuşuyor.

Emekliler, açlık sınırı içinde yaşadıklarını, Kurban Bayramı'nda eş, dost ve akrabanın verdiği et dışında et ürünlerini yiyemediklerini, birçok peynir çeşidinin pahalı olmasından dolayı satın alamadıklarını, pazardan meyve alamadıklarını ve çocuklarından, torunlarından destek almak zorunda kaldıklarını söylüyorlar.

Milletvekillerinin iki yılda emekli edildiği, maaş artışlarının yüksek olduğu, çalışanların emekli olunca maaşlarının ciddi oranda düştüğü, bu yüzden az maaş alanların zamlarının daha fazla, yüksek maaş alanların ise daha az zam verilmesi gerektiğini ifade ediyorlar.

Bugünün şartlarında 10 bin lira emekli maaşıyla geçinmenin mümkün olmadığını, en düşük ev kirasının bile 10 bin liradan başladığını, faturalarının yüksek geldiğinden şikayet edenlerin isyanın eşiğine geldiğine şahit oluyoruz.

31 Mart yerel seçimlerinin iktidara bir uyarı olduğunu, çalışanın ve emeklinin enflasyon karşısında ezilmesinin hayat pahalılığına çözüm üretecek bir politika olmadığını, alınan ekonomik tedbirlerin enflasyonu düşüremediğini görüyorlar.

31 Mart'ta seçmenin yerel iktidara taşıdığı CHP yönetiminin tüm bu yaşananlardan sonra hala temkinli davranıp iktidarı ciddi anlamda uyarması, hatta bir erken seçim talebinde bulunması gerektiği halde (Gezi, Kobani) yargılamaları üzerinde durmasını anlamakta zorlanıyorlar.

Vatandaş artık maaş gününü değil, ertesi gününü nasıl geçireceğini düşünürken iktidara uyarı yapmanın ve muhalefete şans verdiğine pişmanlık duymaya başladı.

Vatandaş, bir an önce açlık sınırından kurtulup insanca yaşamak için kendilerine sahip çıkılmasını bekliyor. Ekonomide tedbiri araçlardan, binalardan ve yatırımlardan elde edilecek 100 milyar ile kurtarmayı planlayan anlayıştan ziyade, gerçek enflasyon rakamları üzerinden yaşanabilir bir ücret artışı müjdesini bekliyor.

Her zaman olduğu gibi, takdir okuyucularındır...

İYİ Parti bir yılda nasıl bu hale geldi? Makale: İYİ Parti bir yılda nasıl bu hale geldi?